Mediathink’in konuyla ilgili ilk ifşaatından sonra kısa bir yazıyla durumu aktarmış, ikinci yazıyla da bazı iddia ve savunmalara cevap vermiştim. İkinci yazımda, bir inkar durumunun ortaya çıkması halinde olayı tüm ayrıntılarıyla aktaracağıma dair söz vermiştim. Aynı konseptin iki yıl önce sunulmuş olduğu hem banka hem de Art Grup yetkililerince kabul edildiğinden bunu kanıtlamak için çabalamama gerek kalmadı. Yine de, konuyu “Ziraat treni tartışmalarına son nokta!” başlığıyla ayrıntılı bir biçimde sitesine taşıyan Marketing Türkiye’nin sorularını yanıtladım.
Art Grup Eş Başkanı Özgür Sağlam da Marketing Türkiye’ye bir açıklama yaptı. MT’nin ifadeleriyle; Özgür Sağlam’a göre Ziraat Bankası konkuru için üç proje hazırlamışlar ve bu üç projeyi de Ankara’da Ziraat Bankası’na sunmuşlar. Bu üç projeden biri de şu an televizyonlarda gösterilen trenli konsept. Sağlam, “Ankara’da yapılan ilk sunumlarımızda bunların hepsi video kayıtları altındadır. Onun için içimiz çok rahat.” diyor ve çalışmanın detaylarını ise şöyle anlatıyor: “Başlangıç projemizde kağnıdan başlayıp modern trenle biten bir süreç vardı. Projenin üstünde çalışıldıkça bu hale geldi. Böyle bir itham bizim için üzücü ama bizim gerçeğimiz de şudur: Bizim yaptığımız üç projeden bir tanesi budur.”
Öncelikle şunu söyleyeyim ki, hiçbir kişi ya da kurumun, hak ettiğinden daha fazla ceza çekmesine gönlüm razı olmaz. Nitekim şu tartışmaların bana da zarar verdiğini, en azından “Adam acaba doğru mu söylüyor?” şeklinde kuşkulara maruz kaldığımı bilmiyor değilim. Böyle bir ortamın karakterime hiç uygun düşmediğini de yakın çevremdeki herkes bilir. Ben, ne Art Grup’un ne de Özgür Sağlam’ın zarar görmesini arzu ederim. Bundan herhangi bir çıkarım olmayacağı gibi, Özgür Bey’le yakın tanışıklığımız olmadığına göre kendisine karşı bir husumetim de olamaz.
Bana göre Sayın Sağlam, “Müşteri istedi, ben de yaptım.” diyecek olsaydı, belki sonradan yaşayacağı mahcubiyetten daha az zarar görecekti. Ama ısrarla yapılan ilk sunumun üç konseptinden birinin bu olduğunu savunuyorsa ve “Ankara’da yapılan ilk sunumlarımızda bunların hepsi video kayıtları altındadır. Onun için içimiz çok rahat.” diyorsa bizim işimiz de çok kolay demektir. Mesele, sunumun video kayıtlarının ortaya konmasıyla kökünden kapanacaktır. Bu aşamada, tüm kiri pası temizleyecek, aramıza giren “kara tren”i çıkaracak böyle bir kanıt dururken konunun diğer ayrıntılarını, Sağlam’ın savunmalarını, bizim iddialarımızı tartışmak hiç anlamlı değildir. Bu kadar basit bir yöntem ortadayken bu zamana kadar beklenmesi de yanlış olmuş, tartışma gereksiz yere uzamış ve bu kadar işimizin gücümüzün arasında bizi meşgul etmiştir.
Şimdi ben diyorum ki, çalıntı iddialarıyla canı sıkılan, konkura katılan diğer reklam ajansları gözünde töhmet altında kalan, hatta sektör etik değerlerinin de yaralanmasına neden olan iddialar karşısında Sayın Özgür Sağlam, ne yapıp edip, hatta yalvar yakar olup 31 Mayıs 2007 Perşembe günü Ziraat Bankası’nın Ulus’taki merkez binasında yapılan ilk sunumun video kayıtlarını banka yetkililerinden istemeli, hem kendini, hem ajansını, hem de sektörü aklamalıdır. Ortada namus meselesi varken, banka yetkililerinin bu kayıtların en azından ilgili bölümlerini vermekten imtina edeceklerini de sanmıyorum. Zaten bankanın, bu kayıtların ortaya çıkaracağı “gerçek”ten daha fazla zarar görme ihtimali de söz konusu değildir, çünkü aynı konseptin daha önce sunulduğunu “derin” hafızalarından gün ışığına çıkarıp kabul etmişlerdir.
İşte budur. Bu video kayıtlar, “kağnı”nın nereye doğru yol aldığını, “tren”e mi yoksa başka bir şeye mi dönüştüğünü apaçık ortaya koyacaktır. Eğer iddia edildiği gibi “ilk sunumda” kağnı, aynı “kavramsal yaklaşım”la modern trene dönüşüyorsa, ben de banka dışında, hem Özgür Sağlam’dan hem Art Grup ve ekibinden hem sektörden hem de birkaç yazıyla kafalarını şişirdiğim okurlarımdan gönül huzuruyla “özür” dilemeye hazır olduğumu buradan ilan ediyorum. Hadi!
Bu soruna “en” son noktayı koyacak olan ise sektör örgütleridir, konu o yönüyle benden çıkmıştır.