5 Mayıs 2007 Cumartesi

| Bir parti, en fazla amblemi kadar güçlüdür!

Yılların hayali olan “sağda birleşme” nihayet gerçekleşti ve 12 Eylül’den kalan son parti Anavatan da siyasi tarihin derinliklerine gömülmüş oldu. AKP faktörünün Türk siyaseti üzerindeki dönüştürücü etkisinin son eserlerinden biriydi bu... Bunun ne anlama geldiğinin analizi elbette siyaset bilimcilerin işidir. Ancak ben, birleşmenin bir heyecan dalgası yarattığını gözlemleyemedim. Bu gelişmenin merkez sağı eski gücüne kavuşturup kavuşturmayacağını da ileride göreceğiz. [FOTOĞRAF: PAYTINA]


Yine bir siyaset bilimci olarak değil, pazar analizleri ve gelişmiş demokrasiler üzerinden yaptığım bir analojiyle önümüzdeki on yıllık dönemde Türk siyaset pazarının ikili bir yapıya evrileceği öngörüsünde bulundum birkaç yazımda... Siyaset pazarının sağ kanadını ele geçirmiş olan AKP, elde ettiği mevziyi koruyabilme başarısı gösterecek mi, yoksa bu birleşme hareketiyle birlikte pazarın eski sahipleri mevziyi yeniden kazanacaklar mı sorusunu en azından bu dönem için yeni Demokrat Parti adına olumsuz cevaplamak daha gerçekçi görünüyor. Gerçi Aydın Menderes “Birlikte ölmek için romantik bir yol seçmişlerdir.” gibi bir tahminde bulunuyor, ama benim onun baktığı yerden görme şansım yok. Demokrat Parti’nin uzun vadede bir başarı elde edip edememesinin çok ağır koşullara bağlı olduğunu düşündüğüm için bir şey söyleyemiyorum. Ama söyleyeceğim bazı şeyler var.

Artık tarihe gömülmüş her iki partinin genel başkanları birleşme kararını açıkladıklarında yeni partinin isminin Demokrat Parti olduğunu öğrenmiş, projeksiyon perdesinde de yeni amblemi görmüş olduk. Hah, işte bu benim konum!

Benim konum diyorum, ama sakın burada bu amblemle ilgili derin analizler falan yapacağımı sanmayın. Teknik kriterleri bile aşamamış böyle bir amblemin artistik değerlendirmesini yapmak veya soyutlama yeteneği üzerinde bir çift kelam etmek ise gereksiz yere çene yormaktan öte anlam taşımaz. Hasbelkader bu yazımı okuyup da bana kızacak olan partili ilgililer, yarın bu amblemi farklı mecralarda kullanmaya başladıklarında dediklerimin bir kısmının ne manaya geldiğini hemen anlayacaklardır. Malum amblemi yanda görüyorsunuz; kırmızı bir Türkiye haritası üzerine siyah kontürle çiziktirilmiş DYP atı yer alıyor. Türkiye haritasını Anavatan’ın eski ambleminde arının altında yer alan Türkiye olduğunu varsaymamız gerekiyor herhalde... AP’den bu yana kimi zaman şaha kalkan, kimi zaman sırtında jokeyiyle engel atlayan, kimi zaman sakin sakin duran DYP’nin atı ise son haliyle Türkiye haritasının arısını kovup onun yerine yerleşmiş oluyor. Fakat nedense bu kez atın yönü sola döndürülmüş durumda... Sağ politikacılar, bu sağ ve sol yönlerin sembolik anlamı konusunda fazla hassastırlar aslında... Mesela ayyıldızın sola bakması bile tartışma konusu edilebilir. Sanırım bu kez atın sola bakmasını sol olarak değil de AB hedefi falan olarak anlamamız gerekecek!

(Şaka parantezi: Amblemdeki atla ilgili olarak “İstanbul’da yeyip Urfa’da etmek!” gibi bir mizahi söylemin yaygınlaşma ihtimali olduğu gibi, Hatay’ın pozisyonu da kakara kikiri mevzuu olabilir. Benden söylemesi:)

Aslında yeni oluşumun amblemini yaratma konusunda yaşanan sorunu anlamıyor değilim. İki parti birleşirken her iki tarafta da kırgınlıklar oluşmaması için ortak bir sembol yaratmak gerekiyor tabii... E, arıyla atı yan yana getirseler, arada ciddi bir oran farkı var; mesela atın kulağına konmuş bir arıyı görmemiz mümkün olmayacaktı. Öyleyse arı olmaz! At ise AP-DYP geleneğinin önemli bir figürü, haracanamaz! Anavatan’ın eski ambleminde arının altındaki Türkiye haritasıyla gönül alınabilir. Tamam, haritanın üstüne atı koyalım. Yok, olmadı, at haritanın içinde çok küçük kaldı, biraz daha büyütelim. Biraz daha! Tabii at Türkiye haritasından taşacak kadar büyütülünce siyah kontürle sınırlandırmak gerekiyor.

Yani anlaşılan, biri tarif etmiş, ilkokuldayken resmi iyi olan biri de çiziktirmiş! Ve bana göre bu birleşmeden en azından amblem konsunda “bir artı bir eşittir iki” gibi bir sonuç çıkmamıştır. Oysa birleşmelerden daha fazlası beklenirdi, değil mi?

“Bir zincir en zayıf halkası kadar güçlüdür.” diye bir laf var ya, şimdi de ben diyorum ki, bir parti, en fazla amblemi kadar güçlüdür. Çünkü amblem önemlidir; bir partinin düşünüş biçimini, vizyonunu, algılamalarını, ideallerini, tasavvurlarını ve daha pek çok şeyini yansıtır.

AKP’nin yaşadığı sıkıntıların mutlaka ampülle de bir ilintisi vardır dersem, abarttığımı mı düşünürsünüz?

Diyelim ki ben, makro ve mikro ekonomi politikalarından zerre kadar anlamam, yine diyelim ki turizm, eğitim, sanayi, enerji, milli güvenlik, savunma, içişleri, maliye ve tarım politikalarıyla ilgili söylenenler bir kulağımdan girip öbüründen çıkar. Ama iş, her iki liderin, basın toplantısında hiçbir hicap duygusu yaşamadan önünde açıklama yaptıkları bu amblemin değerlendirmesine gelince, hiç kimseye sorup danışmadan bunu yapabilir ve hükmümü şak diye veririm. Verdiğim hüküm konusunda ise itiraz bile kabul etmem.

İşte şimdi şundan ciddi biçimde kuşku duyuyorum: Ya Demokrat Parti’nin benim anlamadığım konulardaki birikim, beceri ve yeteneği bu amblemin ortaya koyduğu düzeyin bir milim üstünde değilse!.. Biliyorsunuz, birleşik kaplar modeli diye bir şey var!


Bizi yönetmeye talip olan Türk siyasetinin bu konulardaki aculluğunu, benim de yazarları arasında bulunduğum Grafik Tasarım dergisi bir ay kapak konusu yapsa ne iyi olur.

OKUMA PARÇALARI:

| Amblem, soyutlamadır.
| Siyaset bayram rehavetindeyken hadi bu kez biz siyaset yapalım!
| Kıldan tüyden işler için kendinizi ateşe atmayın!
| Zaten elitlerle başı hoş olmayan AKP’nin bir de lumpen oylara yönelmesi krizi derinleştirecektir!