‘Lingua franca’ 19. yüzyıla kadar Akdeniz’de kullanılan, temeli ve gramer yapısı ağırlıklı olarak İtalyanca olmakla birlikte Fransızca, Arapça, Türkçe, Yunanca, Farsça, Portekizce ve İspanyolca sözcüklerle zenginleştirilmiş bir “ortak dil”di. Bugün farklı dillere sahip toplumların kullandığı ortak dillere de ‘lingua franca’ denilmektedir. Yani anadilleri farklı olan kişiler arasında konuşulan bir anlaşma dilidir.
Günümüzde dünyanın ‘lingua franca’sının İngilizce olduğu söylenebilir. Bunun yanında bölgesel ortak diller de vardır; Çinçe, Rusça, Arapça, Farsça gibi...
Tarihte ‘lingua franca’ olup günümüzde bu niteliğini yitirmiş diller de mevcuttur. Örneğin Fransızca, 17. yüzyıldan 20. yüzyılın ortalarına kadar Avrupa’nın diplomasi diliydi.
Yazılı Çince ise ilginç bir özelliğe sahiptir, çünkü yazılı ‘lingua franca’dır. Çin yazısı, birbirini anlamayacak ölçüde otuzun üstünde farklı lehçe kullanan Çinli için bir ortak dildir. Çin ideogramlarının yazılışı aynı olmakla birlikte her lehçe tarafından farklı seslendirilirler. Yani konuşarak birbirini asla anlayamayacak olan iki Çinli bir kağıda yazarak aralarında anlaşabilir.
Aslında aynı topluluk içindeki farklı ağızların bir ağzı ortak dil olarak benimsemesi de dar anlamda bir ‘lingua franca’ olgusu olarak görülebilir. Türkiye’de İstanbul Türkçesinin ortak ağız olarak kabul edilmesi gibi...
Türklerin 1071’den itibaren Anadolu’ya yerleşmeye başlamasıyla birlikte, Rumca, Kürtçe, Ermenice, Lazca ve Gürcüce konuşan yerli halkın ortak dili (kendi dillerini bırakmadan) süreç içinde Türkçe olmuştur. Sanıyorum Türkçenin tek ‘lingua franca’ olduğu dönem budur. Cumhuriyet’ten sonra hem Anadolu’daki etnik çeşitliliğin azalması hem de etnisitelerin zayıflaması nedeniyle Kürtçe dışındaki diller büyük ölçüde unutulmuştur. Bugün itibariyle Türkçe, Türkler ve Kürtlerin ‘lingua franca’sıdır. Fiili durum böyle olmakla birlikte, uzun yıllar devletin dil politikasının Türkçeyi sadece bir “milli dil” olarak dayatması nedeniyle, bu olgunun ne Türkler ne de Kürtler farkındadır. Oysa Türkçe, özellikle Anadolu’da etnisiteler üstü bir dildir, bir ‘lingua franca’dır.
Bugün çoğunlukla birbirini anlamayan lehçe ve şivelere sahip olan Türki Cumhuriyetlerin ortak dili Rusça olmakla birlikte, Türkçe, bölgenin ‘lingua franca’sı olmaya adaydır. Bu yönde oluşturulacak kültür politikalarıyla, kapsam, Balkanlar’dan güneydeki Kürt, Arap ve Fars komşularımıza kadar da genişletilebilir. Türkçe, bugün itibariyle bu potansiyeli taşımaktadır.