8 Mart 2008 Cumartesi

| “Eğer Garp’sa, bu niye benim hoşuma gidiyo?”

Geçen yılın Kasım ayında “Beni böyle seev sevecekseen, olduğum gibii görecekseen...” başlıklı bir yazı kaleme almış, bu yazıda “müzik” örneği üzerinden toplumun “kültürel subasman”ından ve bunun iletişim açısından öneminden söz etmiştim.



Sinan Çetin, Nebil Özgentürk’ün bugünlerde CNN Türk’te yayımlanan yakın tarih belgeseli Türkiye’nin Hatıra Defteri için “Mutlu ol! Bu bir emirdir.” isimli bir kısa film yaptı. (Bu belgeselin her bölümü için Sinan Çetin’le birlikte on üç yönetmen ayrı ayrı kısa filmler yaptılar.) İster önce bu filmi izleyip sonra benim yazımı okuyun, ister önce benim yazımı okuyup sonra bu filmi izleyin.

Güncelleme [ 10 MART 2008 ]

Sinan Çetin, filminin CD’sini Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’e de göndermiş. Özkök de dünkü yazısında bu filmden söz etmiş ve filme çok güldüğünü, Sinan Çetin’in, her zaman olduğu gibi sinematografik dehasını ortaya koymuş olduğunu, ama içindeki mesajı hiç beğenmediğini yazmış, koskoca Cumhuriyet projesinin küçük bir “gag” uğruna harcandığını söylemiş.

Filmin politik bir mesajı olduğu doğru... Benim ilgi göstermemin nedeni bu değil, ama yeri gelmişken bir çift laf edeyim. Her şeyden önce, Cumhuriyet projesinin hiçbir hata içermediğini ya da hatalarının gizlenmesi gerektiğini düşünen bu anlayış, kutsallaştırma gayretleriyle koskoca Cumhuriyet projesini bir “gag”e dönüştürmektedirler. Hiçbir şey bilmeseniz bile, büyük bir sosyal ve siyasal dönüşüm projesinin tümüyle hatadan uzak olabileceğini hayal edebilir misiniz? Nitekim, söz konusu hatadan bizzat Atatürk’ün emriyle dönülmüştür, yani bir karşı devrim falan değildir.

Ayrıca, Özkök’ün çok güldüğünü söyleyerek filmin “fikrini” ifsada yeltenmesi ve Çetin’in sinematografik dehasından falan bahsederek güya objektif görünmeye çalışması filmdeki mizahtan daha da gülünç! Oysa film, sinematografik açıdan “dahiyane” filan değil. Yani ortada muhteşem bir “film”den çok, bir “fikir” var.

Bugün’den Cengiz Özdemir de Özkök’ün bu “tuhaf” tavrını bugün köşesine taşımış, “Sinan Çetin üzerinde kafa patlatırcasına düşünülecek bir film yapmış, gülünecek değil... Osmanlı Devleti’nden sonra kurduğumuz yeni devletimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin her dönemde ve her türlü hatadan münezzeh olabileceğini düşünecek kadar kesin inançlıysanız... O zaman, sizin için yapılabilecek fazla bir şey yok. ‘Hayatın karşısında tuhaf duruma düşmek’ sizin de kaderinizdir.” diyerek noktayı koymuş.

Bana gelince, tartışma noktası buraya kaydığı ve önümüzdeki günlerde herhalde bu yönüyle tartışılacağı için, filmin politik mesajına katılmakla birlikte, asıl işime yarayan tarafının bu olmadığını açıklama zorunluluğu doğdu.

Bir soruyla açmış oluyorum; “Filmde de gördüğünüz gibi, Mozart’ın 40. senfonisine, Beethoven’ın 9. senfonisine hem mecliste yer alan topluluğun hem de jandarmaların olumlu tepki vermelerinin, yani bu senfonilerden hazzetmelerinin sizce sebebi nedir?”

Herhalde sazla icra edilmeleri değildir.