DANIEL PINK’IN “A WHOLE NEW MIND” KİTABININ YAYIMLANMASININ ÜZERİNDEN EPEYCE GEÇTİ. ŞİMDİ FACEBOOK’TA BİLE “SAĞ BEYİN” VE “SOL BEYİN” TESTLERİ, HATTA GRUPLARI ARZ-I ENDAM EDİYOR. KONUYU CİDDİYE ALMADIĞIM ANLAMI ÇIKMASIN BU İFADELERİMDEN... PINK’IN, BİR KONUŞMA İÇİN TÜRKİYE’YE GELECEĞİ GÜNLERDE “KAPİTALİZMİN, BEYNİNİN SAĞ TARAFINI ÇALIŞTIRMAYA NİYETİ VAR MI?” BAŞLIKLI BİR DEĞİNİ DE KALEME ALMIŞTIM. GRAFİK TASARIM DERGİSİNİN KASIM 2007 TARİHLİ SAYISINDAKİ KÖŞEMDE DE KONUYLA İLGİLİ AŞAĞIDA OKUYACAĞINIZ BU YAZIM YAYIMLANDI. PAYLAŞIYORUM. [FOTO-MANİPÜLASYONLAR: MISHA-ART]
ABD’de “2005’in En İyi İş Kitabı” seçilen “A Whole New Mind” (Bütünlüklü Yeni Zihin) adlı kitabın yazarı Daniel Pink “Artık yeni bir çağa geçmeliyiz. Sanayi ve bilgi çağından sonra kavramsal çağa adım atmalıyız. Kavramsal çağda önemli olan mantık-matematik değil; tasarım, hikâye, senfoni (ahenk), empati, oyun ve anlamdır. Yani tek kelimeyle yaratıcılık.” derken bunu nasıl gerçekleştirebileceğimizin cevabı olarak beynimizin sağ lobunu işaret ediyordu. Diyordu ki, “Sağ beynimizi devreye sokmalıyız. Ağırlıklı olarak sağ beynin kullanıldığı mesleklerin önünü açmalıyız. Sanatçılara, olmadık bağlantılar keşfedecek yeteneklere, yeni hikayeler anlatacaklara, hayatı başka açılardan göreceklere ihtiyacımız var.”
Sağ beynin gücünü keşfeden tabii ki Pink değildi. O, sadece California Üniversitesi’nden Prof. Robert Ornstein’ın yaptığı araştırmalar sonucu ulaştığı bilgiler üzerine inşa ediyordu iddialarını... Beynin birbirine bağlı iki ayrı lobdan oluştuğu gözle de görülüyordu, ama bunların farklı fonksiyonlarıyla ilgili tespitler Ornstein tarafından ortaya atılmıştı.
Buna göre sol beynin fonksiyonları; mantık kullanımı, alışma, kural uygulama, kelimeler ve dil, şimdi ve gelecek, bilim, bilmeyi idrak etme, düzeni/algılama modelini onaylama, obje ismini bilme, realite temelli stratejiler kurma, pratik olma, güvenli olma şeklinde sıralanırken, sağ beyinin fonksiyonları ise; büyük resmi görme, hayal gücü kuralları, semboller ve imajlar, şimdi ve gelecek, felsefe ve din, inanma, takdir etme, obje fonksiyonunu bilme, ihtimaller ve risk alma olarak belirlenmiştir.
Yapılan birçok araştırma sonucunda, sol beynin matematiksel işlemler, analiz, konuşma, diziler ve sayılar konularında işlev gördüğü, mantıksal ve doğrusal çalıştığı ortaya konulmuştu.
Sağ beyin ise, hayal kurma, renkler, boyut, ritm, hacim, müzik gibi fonksiyonları yerine getirmekteydi.
Araştırma sonuçlarına göre, beynin sol tarafı bilgiyi doğrusal ve mantıksal olarak işlemekte, sağ tarafı ise artistik ve estetik değerlerle, ayrıntıdan çok büyük resimle ilgilenmekte, bilgiyi şekil ve hayal gücüyle bir araya getirmekteydi.
Sağ lobun duygular ve hayallerin etkisinde olduğu, bütünsel davrandığı saptandı. Hatta bu yüzden bilgiyi sırayla işleyen sol lobun aksine öğrenmede çok daha hızlı ve etkili olduğu anlaşıldı. İnsanın buluşçu yeteneği de sağ lob fonksiyonları arasında yer almaktadır. Mesela sadece sol lobu gelişmiş olan insanların üretken düşünebilmeleri için sağ loblarını da geliştirmeleri gerekmektedir. Şurası çok önemli ki, öğrendikleri konular ve formüllerden yeni şeyler üretebilmeleri için beynin sağ lobunu da işin içine katmaları gerekmektedir.
Aynı zamanda bu araştırmalarda beynin her iki lobunun birbirini tamamlayan fonksiyonlara sahip olduğu belirlendi. Her iki lob arasında yoğun sinir liflerinden oluşan “corpus collosum” ağ demetinin, beynin sağ ve sol lobu arasında sürekli bilgi alışverişinin yapılmasını sağlayan bir köprü olarak işlev gördüğü anlaşıldı.
Özetle ve sonuç olarak, bu araştırmalar bize gösteriyordu ki sağ beyin yaratıcılığa ve duygusallığa, seslere ve renklere, hayal gücüne, sezgilere ve soyut algılamalara daha yatkın çalışırken; sol beyin mantıklı, sistematik ve analitik düşünmeye, yazı ve sayılara, ölçme- değerlendirme ve eleştiriye daha yatkın olarak çalışmaktaydı.
Beyinlerinin bir lobunu diğerine göre daha iyi kullanan kişilerin, diğer lobun yeteneklerine ihtiyaç duyduklarında zorlandıkları ve başarısız oldukları da bu araştırmalar sonunda ortaya çıktı.
Aşağıdaki satırlar Dan Eden’dan: “Kişiliğimizin; bu sol ve sağ beyin etkileşimi sonucu, veya, bazı durumlarda, etkileşmemesi sonucu olarak oluştuğu düşünülebilir. Analitik ve düzenli olan insanlar basitçe ‘sol beyin’ tipleri olarak tanımlanırlar. Buna benzer olarak; artistik, tahmin edilemeyen ve yaratıcı olan ‘sağ beyin’ tiplerini de kesinlikle biliriz. Fakat her birimiz çeşitli günlük fonksiyonlar için; yaş, eğitim ve hayat deneyimleri gibi şeylere bağlı olarak beynimizin belirli taraflarını kullanırız. Hangi durum için hangi beynin kontrolde olduğunun seçimi; kişiliklerimize ve karakterlerimize göre yavaş yavaş karar verilen bir şeydir. Deneyler, pek çok çocuğun (sağ beyin) okula gitmeden önce yüksek derecede yaratıcı olduğunu göstermiştir. Çünkü eğitim sistemimiz matematik, mantık ve dil gibi sol beyin yeteneklerine; resim çizme veya hayal gücünü kullanmaktan daha fazla değer vermektedir. Aynı çocukların yalnızca yüzde %10’u yedi yaşındayken yüksek derecede yaratıcı olurlar. Yetişkin olduğumuzda, yüksek yaratıcılık, nüfusun sadece %2’sinde kalacaktır.”
Yaratıcılık konusunda çalışmaları olan Trevor Bentley ise: “Varılan sonuç, beynimizin sol yarımküresinin daha çok analitik hesaplamalar için, sağ yarımküresinin de hayal gücü ile ilgili işlemler için özelleştirildiğidir. Ama her şey birbirinden bu kadar net bir biçimde ayrılmış değildir. Beynimizin iki yarısı birbirinden farklı olmaktan çok birbirine benzemektedirler ve hemen hemen tüm zihinsel oluşumlar için beraber çalışmaları gerekmektedir.” demektedir. (Nejat Sezik, Sınırsız Beyin Gücü)
Ord. Prof. Dr. R. Oğuz Türkkan ise ikna yoluyla tutku yaratmak için beynin her iki yanının birden çalışması gerektiğini ifade ediyor: “İkna yoluyla tutku yaratmak veya mevcut tutkuyu değiştirmek veya daha da güçlendirmek istiyorsak, yerine göre sağ beyne (hislere, heyecanlara) ya da sol beyne (akla, bilgiye) hitap etmemiz gerekir. Tutkuyu kolay değişmez bir inanç haline getirmekse niyetimiz, o zaman beynin her iki yarısını da devreye sokmamız lazımdır.”
Aslında her iki beyin lobunda keskin bir uzmanlaşma söz konusuysa da, bir mesele karşısında her iki taraf da aynı anda ve birlikte çalışırlar. İki lobun birbiriyle bilgi alışverişini sağlayan aradaki bağlantı “corpus collosum”dur. Fakat, davranışlar ve yaklaşımların, kişinin hangi beyin lobunun daha gelişmiş olduğuyla yakın bağlantısı vardır. Yani iki lobun aynı anda ve birlikte çalışması demek, dengeli çalışması anlamına gelmemektedir.
“Zihin haritaları”nın (mind maps) yaratıcısı Tony Buzan’a göre beynin ağırlıklı olarak sağ veya sol yanından birini kullanan biri sanıldığı gibi gücünün yüzde 50’sini kaybetmiş olmuyor, beyin gücünün yüzde 90’ını, belki de daha fazlasını kaybetmiş oluyor. Buzan bu durumu şu örnekle açıklıyor: “İki ayağınızı birden kullanarak 100 metre koştuğunuzu düşünün. Sonra da tek ayağınızı arkadan yukarı kaldırarak elinizle tutun ve aynı mesafeyi bu kez tek ayakla koşmayı deneyin. Görüntüye göre kapasitenizin yalnızca yüzde 50’si devre dışı, ama aynı mesafeyi belki elli kez daha yavaş ve belki de düşe kalka gidebiliyorsunuz. İşte beyninizin sağı ve solunu birlikte kullanarak yarattığınız sinerji iki ayağınızla koşmanız gibi bir şey...”
Bu görüşlere rağmen, sağ ve sol beynin uzmanlaşması gibi, belki de bazı başarıları sağlayan faktör, kişide sağ veya sol beyinden birinin yeteneklerinin daha gelişkin ve baskın olmasıdır.
Tam burada, başlıktaki soruya dönebiliriz: “Bir grafik tasarımcı beyninin hangi yarım küresini kullanarak tasarlar?”
İlk bakışta bu soruya, “Bir grafiker, yaratıcılığı, duygusallığı temsil eden, seslere ve renklere, hayal gücüne, sezgilere ve soyut algılamalara daha yatkın çalışan sağ beynini kullanarak tasarlar?” şeklinde cevap vermek mümkünse de bence doğru cevap bizi “corpus collosum”a götürecektir. Yani iki beyin arasındaki hızlı geçişkenlik ve iki beynin birlikte çalışmasıdır önemli olan. Soruyorum; elbette yaratıcılık gerekiyor, ama bir grafik tasarım, işin içine mantığı, sistematik ve analitik düşünmeyi, yazıları, sayıları, ölçmeyi, değerlendirmeyi ve eleştiriyi sokmadan gerçekleştirilebilir mi?
Grafik tasarım, “corpus collosum”un en etkin ve hızlı biçimde çalıştırılması gereken disiplinlerin başında geliyor bana göre...
İki beyin arasında köprü...