MediaCat diyor ki: “Abartılı reklam tarifeleri, yüzde 99,9’ları bulan indirim oranları, yüzde 0 veya eksi komisyon oranlarıyla çalışabilen(!) ajanslar, kabarık prodüksiyon faturaları, hiçbir prensibi ve ahlaki rasyoneli olmayan risturn oranları vesaire…
Bu meselelerle tek tek uğraşmak yapraklarla, dallarla uğraşmaktan başka bir şey değil. Şimdi ağaçla, hatta içinde bulunduğumuz ormanla uğraşma zamanı.
Şeffaf olmak ya da olmamak. Mesele bundan ibaret. MediaCat Ocak sayısının kapak dosyasında Türk reklam ve medya dünyasını tam şeffaflığa davet ediyor.”
Ben de, Marketing Türkiye Almanak 2008 için yaptığım değerlendirmede “2007’de, ‘Ziraat vakası’nın bir devamı olarak gündeme gelen %1 komisyon oranı sorunu açıkça tartışılmaya başlandı. Görünen kârların yerini gizli kârların aldığı bir işbirliği modelinin nasıl olup da ‘stratejik partnerlik’ olarak isimlendirilebileceği sorusu cevapsız kaldı.” demiştim. Almanak henüz yayımlanmadığı için daha fazlasını alıntılamam uygun olmaz.
Söz şeffaflıktan açılmışken, “Ziraat treni tartışmalarına ‘en’ son nokta!” başlıklı yazımda, sorumluların kendilerini aklayabilmeleri için yaptığım teklife bir cevap gelip gelmediğini merak ediyorsanız söyleyeyim: Hayır, gelmedi!
Bakalım sektör aktörleri, gerçekten de 2008’de “soy-un-ma” cesareti gösterebilecek mi? Biliyorsunuz, “soyacak”la “soyulacak“ aynı kişi olduğunda, Türkçe’de bu eylem “soyunmak” adını alır.
MediaCat’in çağrısına can-ı gönülden katılıyorum.