Marx’ın değer kuramına göre metanın “kullanım değeri” ve “değişim değeri” olmak üzere iki değeri vardır. Jean Baudrillard, buna bir üçüncüsünü ekler: “gösterge değeri”. Ona göre metanın kültürel olarak gösterdiği, işaret ettiği şey ona fazladan anlamlar yükler. Hatta öyle ki, bu durum, onun “değişim değeri”ni de etkiler. Tamam, bu, bir paragrafa sıkıştırılacak bir konu değil, ama şimdilik bize bu kadarı yeter.
Geçenlerde Pelin Özkan, “Yeni bir tüketim modeli: Akıllı tüketicilerin satın aldıkları ürünleri bir süre kullandıktan sonra satması” başlıklı bir yazı yazdı bloğunda... Ben, konunun “satan”lardan çok “satın alanlar” tarafıyla ilgilendiğim için Twitter’da Özkan’a cevaben “Bunlar antika olmadığına göre, eski bir eşyanın eskimeyen başka bir değeri var demektir.” diye yazmıştım.
Pelin Özkan’ın da belirttiği gibi, bu zamana kadar daha çok ev ve otomobil alışverişinde kullanılan ikinci el satış olgusu, yeni bir gelişme değil tabii. Yeni olan, internet gibi yeni bir teknolojinin de devreye girmesiyle, lüks kategorisindeki markaların ikinci elde daha yaygın bir biçimde tedavüle sokulması... Çok var, ama ben incelemeniz için sadece iki örnekle yetineceğim: Bunlardan biri 200 bin liralara kadar varan değerlerde ikinci el saatler bulacağınız Chrono24 sitesi, diğeri ise Hermes, Louis Vuitton, Chanel, Gucci, Prada, Burberry gibi markaların ikinci el ürünlerini satın alabileceğiniz Berna Butik.
Lüks markaların bir statü göstergesi, bir iktidar simgesi olduğu yolundaki tanımlama, bence meselenin karmaşık yapısını tam olarak açıklayabilmekten epeyce uzaktır. Mesela, Golden Rose dergisinde Berna Butik’le ilgili yapılan bir haberde yer alan “Ünlü markalara dünya kadar para ödeyemiyorsunuz, ama onlardan en az bir parça sahibi olmak istiyorsunuz. Bu özlemi gidermek amacıyla açılan bir mağaza...” ibareleri bile “gösterge değeri”nin sadece statü ihtiyacına değil, başka “özlem”lere de deva olduğunu gösteriyor.
Gördüğünüz gibi, ürün kullanılmış, hatta bir miktar eskimiş, “kullanım değeri” azalmış olsa da “gösterge değeri” ikinci elde de varlığını sürdürüyor. Toprağı bol olsun, neredeyse Baudrillard’a bile külahını ters giydirecek bir gelişme değil mi bu?