Bazan insanda “Yazacaksın da n’olacak? Memleketin bu hâl-i pür-melâli karşısında senin yazdıkların bir incir çekirdeğini doldurur mu acaba?” duygusu oluşuveriyor. Oturup incir çekirdeğini dolduracak şeyler yazmaya kalksam, takdir edersiniz ki becerebileceğim de kuşkulu... [FOTOGRAF: MAGDALENA WANLI]
Ayrıca, bırakın incir çekirdeğini, incir çuvalını dolduranlar varken, benim yazdıklarımı ne yapacaksınız? Biz, bir çuval inciri berbat etmeyelim yeter. Tabii, kimse etmesin!
İşte böyle... Bugünlerde olduğu gibi ağır krizlerin yaşandığı dönemlerde, elim bir türlü varmadığı için, burayı her açtığınızda günlerce yeni bir hareket görmüyorsunuz. Bu sessizlik biraz daha sürecekti ki, Engin Ardıç’ın dünkü yazısı beni harekete geçirdi. İspanya’nın, Franco faşizminin karanlığında debelendiği günlerde Salamanca Üniversitesi Rektörü Profesör Don Miguel de Unamuno’nun, bir aydın sorumluluğuyla, General Millan Astray’ın yüzüne karşı söylediği laf, aslında bizim de zaman zaman incir çekirdeğini doldurabilecek konulara değinmiş olduğumuzu gösteriyor: “Vencereis pero no convencereis!” Yani “Yeneceksiniz, fakat ikna edemeyeceksiniz!”
İletişimci, eğitimci ve psikolog Kevin Hogan diyordu ki “Sahip olduğunuz ve olacağınız, yapacağınız, deneyimleyeceğiniz her şeye başka insanlar sayesinde ve aracılığıyla ulaşacaksınız. Yaşam, iknadan ibarettir. Tüm dünya ikna üzerine kuruludur.”
Eğer ikna edememişseniz, güç kullanarak elde ettiğiniz bir galibiyetle zafere ulaşamazsınız. Öyleyse yenmek, zafer demek değildir.
Tabii bu arada, yenilenlerin yenilme sebebi de, ikna edememelerinden kaynaklanıyor olmasın!