Mesleği ve ilgisi grafik tasarım olmayan birinin grafik tasarım ürünlerinden aldığı olumlu ya da olumsuz etki istenç dışıdır. Bu nedenle onlar için hayat daha kolaydır.
Belki hatırlarsınız; yıllar önce yayımlanan bir otomobil reklamında bir adamın sabah evden çıkmadan çaydanlığın kapağını, evden çıkarken kapıyı, sokakta çöp kutusunun kapağını kulağını dayayarak hassasiyetle açıp kapadığını görürüz. Son planda ise adam, otomobil fabrikasında banttan çıkmış otomobilin kapısını açıp kapatarak test etmektedir. Böylece filmin sonunda zavallı obsesif adamcağızın kalite kontrolörü olduğunu anlarız. Adamcağız mesleğinden dolayı öylesine takıntılı hale gelmiştir ki, günlük hayatta karşılaştığı her açılıp kapanan mekanizmanın doğru ve hassas çalışıp çalışmadığını denetleyip durmaktadır.
Bir de grafik tasarımcıyı düşünün! O zavallının da benzer takıntılarla sabah sabah kullandığı diş macunu ambalajından buzdolabındaki tereyağ kâsesinin tasarımına kadar her adımda neler yaşayabileceğini tahmin edebilirsiniz. Grafik tasarımcının kapak açıp kapatmasına da gerek yok. Kalite kontrolü için sadece görmesi yetiyor.
Siz takıntı deyip takıldığıma bakmayın. Yaşanan, herhalde bir ıstıraptır. Boşuna dememiş Pablo Neruda “Bilmek acı çekmektir.” diye...
İnsanoğlunun, çiviyi ilk tablete sapladığı günden bu yana her gün ne kadar çok grafik tasarım ürünüyle muhatap olduğumuzu düşünsenize! Otomobli plakasından trafik işaretlerine, sokak levhalarından kapı numaralarına, gazetelerden kitaplara, mağaza panolarından tüm ambalajlı ürünlere, ilaç prospektüslerinden yönlendirme işaretlerine, faturalardan banka ekstrelerine, reklamlardan ekran grafiklerine, camilerden kafeteryalara, otobüs biletlerinden sinema afişlerine, internet sitelerinden sağlık karnelerine, kutsal kitaplardan erotik dergilere, elektronik eşyalardan duvar yazılarına, broşürlerden elinizde tuttuğunuz bu dergiye kadar hayatımızın hangi alanında ve anında grafik tasarım ürünlerinden uzak kalabiliriz ki?
İletişim üst başlığı altında inceleyebileceğimiz grafik tasarım, modern insanın hayatının her kesitinde bir iletişim unsuru olarak varlığını gösterir. “İletişim ve Grafik Tasarım” adlı kitabında Prof. Emre Becer, “Grafik İletişim” başlığı altında şunları yazar: “Yazılar, resimler ve fotoğraflar başlıca iletişim araçlarıdır. Bir mesajın açık, ekonomik ve estetik bir yolla iletilmesi, grafik iletişiminin başlıca amacı ve başarı kriteridir. (...) Modern insanın bütün hayati etkinlikleri, grafik imgelerle iletişim kurabilme yeteneğine bağlıdır.”
Şimdi, yazının başındaki “Mesleği ve ilgisi grafik tasarım olmayan birinin grafik tasarım ürünlerinden aldığı olumlu ya da olumsuz etki istenç dışıdır, bu nedenle onlar için hayat daha kolaydır.” şeklinde iddiaya geri dönelim ve bir tespitte daha bulunalım: Grafik iletişim elemanlarıyla karşı karşıya gelen bir grafik tasarımcıyla herhangi bir kişinin aldığı mesajlar da aynı değildir.
1.
Herhangi bir insanın grafik iletişim ürünlerinden aldığı mesaj, ona en doğal ve arzu edilen haliyle ulaşır. Tabii, iletişim başarısı gösteren grafik ürürlerle bunu başaramayan ürünler arasındaki fark, muhatap kitleler tarafından anlamlandırılamazsa da sürecin sonucunu belirlemesi açısından önemlidir.
2.
Bir grafik tasarımcının grafik iletişim ürünlerine muhatap olması ise, tasarımcının eser karşısında bilinçli ve eleştirel bir tavır geliştirmesine neden olur. Grafik tasarımcı, bu ürünlerin başarısından bir model olarak etkilenirken, başarısızlığı karşısında, kişiden kişiye değişiklik gösterse de, huzursuzluk duyar. Bilmek acı çekmektir, çünkü bir başka meslektaşı tasarlamış olsa bile, ortaya çıkan sonuçlar, biraz da mesleğinin itibarıyla ve kendi kimliğiyle ilintilidir.
Peki, şimdi niye buralarda dolaşıp duruyoruz? Dikkat çekmeye çalıştığım nokta rol değişimleri ve ve bu rol değişimlerinin doğurduğu sonuçlar... Tabii, en önemlisi, bundan çıkaracağımız dersler.
Modern insanın hayatının neredeyse her alanında ve her anında maruz kaldığı grafik iletişim ürünlerine grafik tasarımcıların da maruz kalması ilginç bir durum oluşturuyor. Aslında temel iletişim modeline göre ona da iletilmesi gereken mesajı, herhangi bir “alıcı” gibi arzu edildiği şekilde almayan grafik tasarımcı, eleştirel duruşuyla “kaynak”a yaklaşırken, tam olarak kendisini “kaynak” yerine de koyamamaktadır, çünkü iletişimi yapan/uygulayan kendisi değildir.
Bir grafik tasarımcı, işte bu rol değişiminden, hatta rol karmaşasından kendisi için çok ciddi ve yararlı sonuçlar doğurabilir. Grafik iletişimi doğru kodlarla kurgulamak, belki de pozisyon olarak durduğu yerin nesnelliğine bağlıdır.
Bulunduğumuz pozisyonun avantajlarını bir de bu gözle analiz edebiliriz.
BU YAZI, DAHA GENİŞ HALİYLE GRAFİK TASARIM’IN KASIM-ARALIK 2010 TARİHLİ SAYISINDA YAYIMLANMIŞTIR.