Birden fazla özne tarafından aynı zamanda, karşılıklı veya birlikte yapılan eylemlere “işteş eylem” denir. Bu demektir ki işteş bir eylem olan iletişmek de en az iki özneyle gerçekleşir. İletmek eyleminde ise bir özne yeterlidir. Markaların geleneksel kitle ilet(iş)im araçlarıyla yaptıkları iletimde, marka özne, hedef kitle ise iletim eyleminin nesnesi konumundadır. Bu ilişkiyi iletişim olarak kabul edebilmemizi sağlayacak tek etmen iletimin nesnelerinden alınan geri bildirimlerdir. Fakat bu durum, o denli asimetrik bir ilişkiye işaret eder ki, buna iletişim demek pek de kolay değildir.
Dünyayı gerçekten küresel bir köye dönüştüren yeni iletişim teknolojileri ve sosyal ağlar ise, kabloların çift yönlü çalışmasıyla tüketiciyi nesne olmaktan çıkarmış, özne konumuna yükseltmiştir. Yani artık tüketici de iletişimin iki öznesinden biridir, marka da... Bu durumda markalar, sırça köşklerinden inip pazaryerinin doğal diyalogları arasında kendilerine bir yer bulmak durumundadırlar.
Halkın, bir iktidarın yer almadığı kamusal alanı olan kahvehanelerle ilgili olarak Richard Sennett’nin “aktör olarak insan” benzetmesini şimdi pazarlara uyarlayacak olursak “aktör olarak tüketici” tanımına ulaşabiliriz.