Sanıyorum Fatih Altaylı’nın köşesinde yer alıyordu. Yazar, “Ne zaman adam oluruz?” diye soruyor, sonra her gün bu soruya kendince bazı cevaplar veriyordu. Ben de “Ne zaman adam oluruz?” diye soruyor ve şu cevabı veriyorum: “Reklamcılık “manyak”lık, yaratıcılık “çatlak”lıkla karıştırılmadığı zaman!..” [FOTOGRAF: NIKOLOV]
Ali Saydam’ın haklı olarak sıklıkla kullandığı “iletişimde kendi ayağına kurşun sıkmak” lafını severim. Bu gibi durumlar için “cuk” diye oturuyor diyecektim, vazgeçtim. Bir kurşundan n’olur ki? Bomba!
Bu kanaatin yaygınlaşmasına neden olan “abi”lerin yaptıkları hiç olmazsa eğlendiriyor, oysa taklitleri iğrendiriyor. Kötü, çok kötü! İnançla ve heyecanla yoktan var edilmiş, tırnakla kazınarak elde edilmiş, gerçekten de rekabetçi fırsatlar taşıyan değerler, iş iletişime gelince, bir meslektaşın temele koyduğu tahrip gücü yüksek bir bombayla berheva oluveriyor. Meslektaş diyorum ya, tabii o da belli değil. Çünkü bu kanaat; muhasebecileri, satın alma müdürlerini, eşi dostu, çoluk çocuğu, gazetecileri, prodüksiyon şirketlerini, medya satın alma ajanslarını, hatta patronları bile reklamcı yapmaya yetiyor. N’olacak, sonuçta “cin fikir-hin fikir” işte!
Neyse, bana da bulaşma ihtimali olan, hatta bir nebze bulaşan yüz kızartıcı bir işten kendimi sıyırmak zorundaydım. Yerin dibine girmektense “manyak”lıkla ilgimin olmadığını ilan etmek herhalde en doğrusu...
Zaten bu da biraz “manyak bi’yazı” oldu, memlekette okumayan kalmaz artık!