5 Ocak 2020 Pazar

| ‘Turkey’ eğer ‘Türkiye’ olursa asıl o zaman tüm ‘Turkey’ler ‘hindi’ye dönüşür

Ülkelerin adları farklı dillerde farklı formlar alabilir. Mesela Türkiye’nin bazı dillerdeki adlarına bakalım:  Törökország (Macarca), an Tuirc (İrlandaca, İskoç), Turchia (İtalyanca, Romansh), Turcia (Latince, Rumence), Turcija (Latvian), Turcija - Turcja (Polonyaca), Turecko (Çekçe, Slovakça), Türgi (Estonyaca), Türkei (Almanca), Turkey (İngilizce), Turki (Bahasa Indonesia), Turkia (Baskça), Turkiet (İsveççe), Turkija (Litvanyaca, Maltaca), Turkije (Hollandaca), Turkki (Fince), Turkojska (Lower Sorbian), Turquia (Katalanca, Portekizce), Turquía (İspanyolca), Turquie (Fransızca), Turska (Sırpça), Twrci (Galler dili), Tyrkiet (Danimarkaca), Tyrkland (İzlandaca).




‘Türkiye’nin İngilizce karşılığı ‘Turkey’nin aynı zamanda bir cins ad olan ‘hindi’ anlamına gelmesi biraz canımızı sıkıyor ve zaman zaman “Biz Turkey değil, Türkiye’yiz.” diye feveran ediyoruz. Gerçi kendi aramızda bunu yapsak bile değişmesi için resmi bir girişimimizin olduğunu hiç duymadım.

Bugün İngilizce dünyanın ‘lingua franca‘sı olmuş durumda, o nedenle ‘Turkey’, aslında bütün dünyada ‘Türkiye’dir. Nitekim Türkiye’nin başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası paltformlarda resmi adı da ‘Republic of Turkey’dir. ‘Turkey’nin ‘hindi’ anlamı ise sadece İngilizce konuşan ülkelerde akla gelebilir, dünyanın geri kalanı için böyle bir sorun da yok.

Genelde bu adlandırmanın arkasında bir kasıt aranır, İngilizlerin bizi küçük düşürmek için Türkiye’yi Turkey diye adlandırdıkları düşünülür. Oysa önce ‘Turkey’ vardı, sonra ‘turkey’ oldu. Kelimenin kökeni ister ‘Turkey bird’ ister ‘Turkey cock’ olsun, yani ister ‘Türkiye kuşu’ndan ister ‘Türkiye horozu’ndan dönüşsün, dildeki en az çaba yasasının bir sonucu olarak ikinci kelimenin düşmesiyle geriye ‘turkey’nin kalmasıdır bütün olan biten. Nitekim biz de ‘hindi’yi bir başka ülkeyle, Hindistan’la ilişkilendirimişiz. Hindi ilginç bir hayvan, nedense adlandırırken Amerikalılar Türkiye’yle, Türkler Hindistan’la, Hintler Peru’yla, Araplar Yunanistan’la, Yunanlar Fransa’yla, Malaylar Almanya’yla ilişkilendirmişler.


Ad ve sıfat tamlamalarında bu türden sözcük düşmeleri gerçekleşebiliyor. Hatta bazı sıfat tamlamalarındaki tamamlanan adın düşerek sıfatın ada dönüştüğüne sık tanık oluruz: ‘Şişman adam’- ‘şişman‘, ‘sarı kız’-‘sarı’, ‘küçük çocuk’-‘küçük’ gibi... ‘Turkey bird’ün ‘Turkey’ye dönüşmesi ise ‘İskender’in kebabı’nın günümüzde ‘iskender’e dönüşmesine benzer.

İngilizcedeki ‘Turkey’yi değiştirme talebi aslında elalemin diline müdahale anlamına da gelir. Mesela İngilizler “Bize niye İngiltere diyorsunuz, bizim adımız England’dır.” demiyor. Veya Mısırlılılar da bize ‘mısır’ için sitem etmiyor.

Bir başka konu da hayvanların imajlarının kültürlere göre değişmesidir. Mesela ‘Turkey’ İngilizcede ‘arslan’, ‘kaplan’, ‘kurt’, ‘kartal’ gibi bir anlama gelseydi hiç sesimizi çıkarmaz, hatta bundan gurur bile duyabilirdik. Peki ‘hindi’nin farklı kültürlerde bizdeki kadar olumsuz bir imaj taşıyıp taşımadığını ne kadar biliyoruz? Benjamin Franklin’in ‘kartal’dan önce ‘hindi’yi Amerika’nın simgesi yapmak istediğini, Fransız’ın horozunu, Rus’un ayısını hatırlayalım.

Evet, her ne kadar anlamı bağlam belirlese de, imla farkıyla ‘Turkey’ Türkiye, ‘turkey’ hindi anlamına gelse de bu eşseslilik durumu ABD ve İngiltere’de bazı espri ve karikatürlere konu olabilmektedir. Bence bu durumu avantaja dönüştürmenin yollarını arayalım. Ararsak buluruz.

Değiştirme yanlıları Habeşistan’ı (Abyssinia) örnek gösterirler. Evet, Etiyopya Habeşistan adını silmek için Habeşistan adresli mektupları ve aramaları kabul etmeyerek yeni adını dünyaya kabul ettirdi ama bu çok farklı bir durum, onlar ‘Köleler Ülkesi’ anlamına gelen adlarını tümüyle değiştirdiler. Burma'nın Myanmar, Seylan'ın Sri Lanka, Siam'ın Tayland olması gibi minik ülkelerden örnekler de var. Bunların hepsi ülke adının tümüyle değiştirilmesi şeklindedir, kendi adlarının başka bir dilde, yani İngilizcede ya da farklı dünya dillerinde kendi istedikleri gibi kullanılması talebini içermez. Nitekim dünyanın birçok büyük ülkesi Germany’ye, Italy’ye, China’ya, Spain’e, Portugal’a herhangi bir itirazda bulunmamışlardır. Mesela Almanya, ihraç ürünlerinin üstüne “Made in Deutschland” damgası basmaya girişmiş midir?

İş yazıyla da bitmiyor ki, konunun bir boyutu da telaffuz sorunudur. Hadi Turkey’yi Türkiye yazdık, dünyanın yetmiş iki milletine Türkiye diye telaffuz ettirebilecek miyiz? İnsanların Türkiye’yi telaffuz ederken ortaya çıkan gülünçlükleri sineye çekebilecek miyiz? Bir de olguya sadece Latin alfabesi odaklı baktığımızın ne kadar farkındayız? Araplar, Japonlar, Çinliler, Hintliler gibi Latin alfabesi kullanmayan ülkelerde Türkiye iddiamızı nasıl savunabileceğiz?

Konuya linguistik açıdan baktığımızda ise yetmiş iki milletin sözlüklerinde Türkiye'yi işaret eden Törökország, Turchia, Turcija, Türkei, Tyrkland gibi sözcükleri değiştirmek için gereksiz ve sonuçsuz bir çabanın içine girmiş oluruz. Eğer sorun sadece İngilizcedeyse, yukarıda dediğim gibi İngilizce artık İngilizlerin dili olmaktan çıkmış, ortak bir dünya dili (lingua franca) olmuştur. Yani bununla mücadele etmek daha zorlu, hatta bence gereksiz ve sonuç alamayacağımız bir yoldur. Milyarlarca insanın zihninde kurulan semiyotik bağlamı, gösteren-gösterilen ilişkisini değiştirmek dünyanın en zor işlerinden biridir. Buraya harcanacak enerjiyi ‘gösteren’le uğraşmak yerine ‘gösterilen’in imaj ve itibarını yüceltmek gibi daha yararlı işlere aktarabiliriz.

Sonuç olarak ‘Turkey’yi değiştirmeye çalışmak kendi ayağımıza kurşun sıkmaktan farksızdır. Nitekim eğer bunu başarabilirsek dünyada tarih boyunca İngiliz dilindeki sayısız kitap, makale, resmi yazışma, akademik araştırma, haber, ders kitabı, internet platformundaki tüm bilgi, harita ve belgede, yani koca bir külliyatta yer alan sayısız ‘Turkey’ adı, asıl o zaman ‘turkey’ye, yani ‘hindi’ye dönüşüverir.

Belki tüm dünyaya yapacağımız ‘ü’ ihracatından kazanırız. 😉