31 Aralık 2019 Salı

| Bir bilimkurgu kahramanı olarak Hezârfen Ahmed Çelebi

Hezârfen Ahmed Çelebi adında biri gerçekten yaşadı mı? Eğer yaşadıysa kanat takıp Galata Kulesi’nden Üsküdar’a uçtu mu?


Bu konuda eldeki tek kanıt Evliya Çelebi‘nin Seyahatname‘de yazdıklarından ibarettir. Nüktedan kişiliğiyle, abartılı ve mizahi yönüyle tandığımız Çelebi’nin anlattıklarının gerçekliğine inanıp inanmamak ise size kalmış.

Kimileri Hezârfen Ahmed Çelebi diye birinin yaşadığını, kanat takarak uçma konusundaki bilimsel ve teknik bilgileri Leonardo da Vinci ve 10. yüzyıl Türk bilgini İsmail Cevherî’den aldığını iddia ederken kimileri de böyle bir uçuşun teknik olarak mümkün olamayacağını söylüyorlar.

Bana kalsa Da Vinci ve Cevherî’nin çalışmalarını bilen ve bunlardan etkilenen bizzat Evliya Çelebi’nin kendisi olmalı. Bu bilgiler üzerine böyle bir kişiliği yaratıp hayalinde böyle bir uçuşu canlandıran da.

17. yüzyılda, Jules Verne’den iki yüz yıl önce, Aya Seyahat kadar uzun menzilli olmasa da kıtalar arası bir uçuş hayal edip gelecek kuşaklara vizyon aktaran Evliya Çelebi, aynı zamanda bir bilimkurgu örneği sergilemiştir.

Evliya Çelebi, Hezârfen Ahmed Çelebi’nin adını bile bir bilimkurgu kahramanına yakışacak şekilde tasarlamıştır. Hezârfen, “bin bilim” demektir. Fen kelimesi sadece bilim değil, aynı zamanda sanat ve teknoloji anlamlarını da barındırır. Ahmed, Müslüman-Türk dünyasında çok kullanılan, temsil yeteceği olan kişi adlarından biridir. Çelebi ise efendi, kibar, şehir terbiyesi almış, kültürlü, asil anlamlarına gelir ve Evliya Çelebi’nin de ünvanıdır.

Hezârfen’in yaşamış olması ve uçması kadar önemlidir, hayalen yaşatılmış olması ve uçurulması...

Okuma Parçası: İptida, Okmeydan’ın minberi üzere, rüzgâr şiddetinden kartal kanatları ile sekiz dokuz kere havada pervaz ederek talim etmiştir. Badehu Sultan Murad Han Sarayburnu’nda Sinan Paşa Köşkü’nden temaşa ederken, Galata Kulesi’nin taa zirve-i belâsından lodos rüzgârı ile uçarak Üsküdar’da Doğancılar Meydanı’na inmiştir. Sonra Murad Han, kendisine bir kese altın ihsan ederek “Bu adem pek havf edilecek (korkulacak) bir ademdir. Her ne murad ederse elinden geliyor. Böyle kimselerin bekası caiz değildir” diye Gâzir’e (Cezayir) nefyeylemiştir (sürmüştür). Orada merhum oldu. –Evliya Çelebi, Seyahatname