Ailemizin ve yakın çevremizin gözünde hep çocuk kalmamızın nedeni budur. Evet artık çocuk değilizdir, ama kayaya atılan o temeli sökmek de kolay değildir. Cem Yılmaz’ın “mandolin çalan çocuk” diyerek hicvettiği olgu, aslında hepimizin başındadır.
Sonuçta kişilerle, nesnelerle, olaylar ve olgularla ilgili kavramlaştırmalarımız ilk algıyla tamamlanmış olmaz, zaman içinde yeni algılarla gelişir. Fakat en belirleyici olanı zihindeki derin izleri kolayca silinemeyen ilk algılardır diyebiliriz.
Büyük medeniyetlerin göçler sonucu doğmasının, tarihi kahramanların ve peygamberlerin en büyük adımlarını bir hicret olayından sonra atmalarının nedenini de belki buna bağlayabiliriz: İlk algıdan kurtulmak.
Jack Trout and Al Ries, Pazarlamanın 22 Kuralı adlı kitaplarında ilk dört kural “ilk algı” ile ilgilidir. (1) Liderlik Kuralı: İlk olmak üstün olmaktan daha iyidir. Çünkü pazarlamada asıl olay, lider olabileceğiniz kategori yaratmaktır. Bugün hemen hemen her kategoride lider marka, tüketicinin zihninde ilk saf tutandır. (2) Kategori Kuralı: Eğer bir ürün kategorisinde ilk olamıyorsanız o zaman ilk olabileceğiniz yeni bir kategori yaratın. Müşterinin zihninde birinci sıradan girmeyi başaramadıysanız hemen pes etmeyin. İlk olabileceğiniz kategori bulun. (3) Zihin Kuralı: Pazarda ilk olacağınıza, tüketicilerin zihninde ilk sırada olun. Yani zihinlere ilk girmek, piyasalarda ilk olmaktan daha iyidir. (4) Algı Kuralı: Pazarlama ürünlerinizin değil, algılarınızın savaşıdır. Pazarlama dünyasında tek bir gerçek vardır, o da müşterinin algıladıklarıdır. Gerisi yalandır.
Tabii ki ailemizden ve ilk yakın çevremizden kaçacak halimiz yok. “Evin danası” olarak kalmayı olduğu gibi kabullenip gerçek kimliğimizi inşa edeceğimiz yeni sosyal çevre(ler)de yarattığımız ilk algıya odaklanmak daha doğru olacaktır.
“Yeni bir kategori yaratın.” diyor ya adamlar!