CHP, rakibinin iletişim uygulamalarını yakından izleyip anlık cevaplar geliştiriyor. Bunların bir kısmını fazlaca AKP’nin rüzgarına kapılan çalışmalar olarak görmek mümkün... Ancak bugünkü gazetelerde yayımlanan bu CHP ilanını bu siyaset sezonunda şimdiye kadar gördüğüm en iyi basın ilanı olarak ilan ediyorum.
Bu seçimde, AKP’nin bir sene önceden hazırlıklarını yapıp muhteşem bir açık hava operasyonuna imza atmasını hayranlıkla izlerken, ortaya çıkan her uygulamayı benimseyememekle birlikte CHP’nin de seçim konjonktürünü bu ölçüde yakından takip etmesini takdir etmemek olmaz.
E, her şeyi Goebbels’ten devşirecek değiller ya, sonuçta CHP’nin yukarıdaki kalitede işler çıkarabilecek entelektüel bir zemine sahip olduğunu da inkar edemeyiz. Ajansın da...
İlanla ilgili bir çift laf edecek olursak, ilk taktığım şeyin başlık olduğunu söyleyebilirim. Tamam esprili, kafiyeli, biraz da agresif bir yaklaşımın etkili olacağı düşünülmüş olabilir, ama ilanı başlıksız düşündüğümüzde etkisinin çok daha yükseldiğini görüyorum.
1.
Fotoğrafın hem kalitesi hem inandırıcılığı yüksek, önceki ilanlarda yer alan göğe bakan insancık fotoğraflarıyla hiç alakası yok!
2.
İlan fotoğrafının içinde yer alan gazetede güncel bir AKP ilanı yer alıyor. Bence cesur bir tavır... İlanın hiçbir mesajı da üstüne soğan, domates, ekmek dilimi veya çay bardağı koyarak gizlenmemiş. Ne yazıyor ilanda: “İstikrar ve güvenin devamı için... Beş yılı kaybetme, yine kazan. Durmak yok, yola devam. Her şey Türkiye için. Evet.” Tabii rahat ve hızlı algılamanız için, buraya aktarırken mesajların tüm imla hatalarını ben düzelttim.
3.
Bu mesajın yer aldığı gazeteyi işçiler sofra örtüsü olarak kullanıyorlar. Sofranın hali, CHP’nin yorumuna göre geçtiğimiz beş yılın fotoğrafını yansıtmış oluyor. “Al sana geçtiğimiz beş yılın fotoğrafı vatandaş! İstersen durma, bu yolda devam et.” mesajı çok açık... Memleket gerçeğinin elbette bir parçası bu... Yok mu böyle fotoğraflar memleketimizde? Var.
4.
Sezonun en iyi ilanının fotoğrafında yer alan AKP ilanı da belki sezonun en kötü ilanı... Behçet Nacar’ın avantür filmlerinin afişleri tadında, gereksiz üç boyutlu tipografik düzenlemelerle hazırlanmış “kitch” bir grafik... (AKP, grafik çözümler ve renk kodlamaları konusunda pek pejmürde duruyor, değil mi?) CHP, kendi ilanının kalitesiyle AKP ilanın kalitesizliği arasındaki kontrasttan da böylece istifade etmiş oluyor.
Güzel güzel... İronu dozu çok tadında ve aynı zamanda zekice... Bir de şu başlığı kullanmasalardı.
Güncelleme [ 18 TEMMUZ 2007 ]
Dün sabah güne Sabah’la başlamıştım ve yukarıdaki ilanı gördüm. Oysa bu bir kampanyaymış, yani birbirini takip eden başka ilanlar da var. Bu bakımdan başlığa olan itirazımı geri almak zorundayım. İlla bu başlık mı olmalıydı, yine de çok emin değilim, ama ilanları birleştirecek, mesajı tek bir söz ya da cümlede toplayacak birleştirici unsura (tag-line) ihtiyaç olduğu muhakkak.
Ali Atıf Hoca, Bugün’deki bugünkü köşesinde bu ilanlara dikkat çekmiş. (Hoca’nın yazılarına bağlantı veremiyorum, çünkü Bugün’ün sitesinde ciddi bir sorun var. Kendisine de haber vermiştim ve düzeltildiğini söylemişti. Bir ara düzelir gibi oldu, sonra yine bozuldu. Şimdi de buradan duyuruyorum, Bugün’ün teknik ekibi duysun diye...) Hoca da ilanlarla ilgili aynı görüşü paylaşıyor, ama mecrayla ilgili kaygısı var:
“CHP’nin ‘yalanını da al git’ başlıklı ilanları bu seçim döneminin teknik açıdan en doğru içerikli reklamları. Yalnız bu reklamların basında etkili olacağı şüpheli. Sabah, Hürriyet okuyan ekmek-peynir yer sofrasında mı kahvaltı ediyor ki, bu reklamları içselleştirsin...
Eğer ‘yalanını da al git’ garibanizm konsepti TV’de yayınlansaydı çok etkili olurdu!”
Bu kampanya sosyal katmanlar temelinde genişletilecek olursa, belki ‘garibanizm’ özelinde kalmayabilir. CHP’nin ‘garip’ler nezdinde işi her zaman zor oldu zaten.
Kampanya ilanlarının ‘jpg’lerini edindikçe burada yayımlayacağım. Memlekette başarılı siyasal kampanya örneklerini zor görüyoruz çünkü...
Güncelleme [ 19 TEMMUZ 2007 ]
Kampanyanın iki yeni ilanını daha yayımlıyorum. Gittikçe gerçeklik duygusunu kaybeden fotoğraflarla karşılaşıyoruz.
Daha da kötüsü, ajansın yaptığı bir acemilik yüzünden yukarıda gördüğünüz kapalı kepenklerin olduğu ilanı Erdoğan bugün seçim meydanlarında kendi lehine bir güzel kullandı. Meğer kapalı dükkanlardan biri, iflas etmek şöyle dursun, işini büyüttüğü için biraz ötedeki daha geniş bir yere taşınmamış mı?
Bu fotoğrafların kurmaca (fictional) olduğu zaten belli... AKP’nin icratlarını duyurduğu afişler, gazeteler veya raketlerle, o icraatların “yalan” olduğunun ispatı olan manzaraların böyle yan yana gelmeleri biraz fazlaca ballı bir durum oluşturmaz mı? Ancak, bu fotoğrafları kurgularken, işin taraflarının sıkı sıkıya bağlanması gerekirdi. Oysa, tam tersine fotoğraf çekimlerinde etrafa yalan söylenmiş, tabii birileri de konunun üzerine balıklama atlamış.
Benzer bir hadise, bu seçimde SP’nin de başına geldi. Bir çay işçisi kadının fotoğrafının izinsiz kullanılması dava konusu oldu. Tazminat davası hiç önemli değil de, afişlerinizde kullandığınız birinin basının önünde size verip veriştirmesinin seçmen nezdindeki olumsuz etkisini düşünsenize!
Bu olaylar bana bir anımı hatırlattı. Ünlü bir fotoğrafçının bir karesini benzer bir kampanyada kullanmak istemiş ve kiralamıştık. Dokuz yaşlarında, muhteşem güzel gözleri olan bir kız çocuğunun fotoğrafıydı. Fotoğrafçı arkadaşa, izin almamız için kız çocuğunu ve ebeveynini nasıl bulacağımızı sorduğumuzda, “Vallahi, ben o fotoğrafı Balat civarlarında bir yerde çektim, ama yeri tam olarak hatırlamam mümkün değil. Ayrıca, fotoğrafı çekeli nerdeyse on yıla yaklaşıyor. Bulmanız imkansız.” demez mi?
Fotoğrafı sunum aşamasında da kullanmıştık. Hatta, belki işi almamızda, o kız çocuğunun ta insanın kalbine işleyen mahzun bakışlarının etkisi bile olmuştu. Müşteri ısrar edince bir ekibimiz, ilginç hafiyelik yöntemleriyle, elde fotoğraf Balat’ı didik didik etti. Ve mucizevi bir şekilde kız çocuğu (Pardon, artık genç bir kızdı.) ve ailesi bulundu. Balat’ta iki gözlü bir ev, işsiz ve hasta bir baba, komşuların iyi kötü yardımlarıyla hayatını idame ettiren yoksul bir aile... Ciddi yardım sayılacak bir bedelle gerekli izinler alındı, ilgili belediye nezdinde girişimlerde bulunuldu ve babaya uygun bir iş sağlandı. Hem izin alabildiğimiz hem de bu yoksul aileye anlamlı bir yardımımız dokunduğu için hepimiz sevindik.
Bu hikaye, size de, kumsaldaki deniz yıldızlarını denize atan adamı hatırlatmıştır belki...